Çingeneler Zamanı (Dom Za
Vesanje/ Time of the Gypsies)
Muhteşem
müziklerle yoğrulmuş, acıklı kimi zaman komik ve tam anlamıyla gerçekçiliği ile bizi sarmalayan bir
film...
Herhalde Çingeneler Zamanı'nın bu kadar gerçekçi olmasının en büyük sebebi, filmin
tamamının çingenece çekilmesi ve oyuncuların çingene olması.
1988 yapımı Emir
Kusturica'nın en iyi filmi olarak kabul edilen Çingeneler Zamanı Goran Bregoviç
besteleri ile bizi kalbimizden vuruyor...
Esas oğlan Perhan çok sevdiği ninesi,başa bela dayısı ve hasta kız kardeşi ile yaşayan telekinezik güçleri olan çingene bir gençtir. Boşuna esas oğlan demedik kendisi saf ve güzel kızımız Azra'ya aşıktır.
Olaylar bir şekilde gelişir ve Perhan kız kardeşini hastahaneye yatırma sözü veren çingenelerin şampiyonu (şahı) olarak tanıtılan Ahmet ile İtalya'ya doğru yola çıkar. Bu seyahat ile filmimiz farklı bir şekilde ilerlemeye başlar...Perhan bu yeni hayata, para biriktirmek ve Azra ile evlenebilmek için uyum sağlamaya çalışır. Bir yandan da hasta kardeşini bulmaya çalışır.(Film bazı noktalarda Türkan Şoray'ın Azap filmini hatırlatmakta senaryodaki benzerlik bizde de özgün bir şeyler çıkabilir fikrinin kafamızda yankılanmasına sebep olmakta)
Filmin oyuncularına bir göz atmasak ayıp etmiş oluruz...
Esas oğlan Perhan ( Davor Dujmovic)
Hindisiyle özel bir bağ kuran, duygusal, ve ninesinin bir tanesi Perhan. Azra'ya olan saf temiz aşkıyla bizi alıp götüren Davor muhteşem meyhane sahnesiyle bizi etkisi altına alır. Hele ninesine söylediği cümle yok mu işte o filmin en vurucu repliğidir. 'Kendime yalan söylemeye başladığımdan beri kimseye inanmıyorum'
Filmde başaramadığı intiharı 1999 yılında gerçek hayatında başarmış, filmi sevenlerin derin üzüntüsüne sebep olmuştur Davor.
Perhan'ın o akıllara zarar meyhane sahnesini paylaşmamak olmaz...
Tatlı ninemiz (Ljubica Adzovic)
Khaditza karakterini canlandıran mistik güçleri olan Perhan'ın biricik ninesi Ljubica Adzovic... Kendisini birde Kara Kedi Ak Kedi filminde görme şansına erişiyoruz. Sigara tüttürmesini garipsemediğimiz, içki içmesini bile içten bulduğumuz Khaditza anaç tavrından hiçbir şey kaybetmiyor.Yaptığı elma şekerlerini unutmak mümkün değil.
Film çingenece, insan yer yer bir şeyler anlayacak gibi oluyor hatta 'komşu, haydi, naş (argo ama yine de kullanılıyor)' gibi birkaç Türkçe sözcük yakalamak da mümkün.
Filmin unutulmaz Hıdrellez sahnesini es geçmeyi düşünmek bile yanlış olur.
Çingeneler Hint-Avrupa kökenli kalaycılık ve müzisyenlikte öne çıkan bir halktır.
Çingeneler zamanındaki kutlamanın hikayesine değinmek gerekirse; Kalaycılıkla geçinen çingeneler havalar ısınınca su kenarında toplanıyor ve kalay işlerini bitirince de nehir kenarında güneşe doğru dönüp nehirden sularını üstlerine serpiyorlar ve dua ediyorlar. Ateş yakıp dilek diliyorlar... Emir Kusturica bu ritüeli Ederlezi (Hıdrellez) müziği eşliğinde gözler önüne seriyor.
Kim ne derse desin bu filmin en önemli özelliği müzikleri... Filmde Goran Bregoviç imzasını net bir şekilde görüyor ve kendisine hayran olmadan duramıyoruz. Ederlezi içimizi acıtırken birden Oya- Bora dan dinlediğimiz Sevmek Zamanı 'nın müziği ile canlanıyoruz.Belki de filmi bu kadar tanıdık yapan şey Goran Bregoviç'e olan gizli aşinalığımız. Sezen Aksu'nun Düğün ve Cenaze albümündeki tüm müziklerin Goran Bregoviç'e ait olması hatta bazılarının Emir Kusturica'nın film müzikleri olması aşinalığımızın en önemli sebebi belki.
Bu kadar müzik demişken filmden bir müzik paylaşmayı görev bilir, muhteşem melodilere bir hatırlatma yapması niyeti ile sunarım.
Tabi ki Emir Kusturica'ya bir selam çakmak görevimizdir. Her ne kadar kendisinin 'Biz sadece Türklerden canımızı kurtarmak için müslüman olduk' sözlerine üzülsek de hakkını teslim etmek görevimizdir...(47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde jüri başkanı olarak görev yapacak olması özellikle 'Bal' film ekibinin protestolarına neden olmuş kendisi de tepkiler yüzünden ülkesine dönmüştür.Her ne kadar kendisi söylediği sözlerin çarpıtıldığını ve abartıldığını söylese de açıklamalarının can sıkıcı olmasını yadsıyamayız. Siyasetin sanattan uzak durması gerektiğini düşünen biri olarak bu konuya detaylı bir şekilde değinmeyi uygun bulmadığımı belirtmek isterim)
Kendisinin bir müzik geçmişi olması belki filmin müziklerinin bu kadar öne çıkmasına sebep olmuştur.1988 de Cannes Film Festival'inde en iyi yönetmen ödülünü Çingeneler Zamanı ile almış adını uluslararası arenada duyurmuştur. Filmdeki hikayelerin gerçek hikayelerden yola çıkılarak kafasında şekillendiği ise bilinmektedir...
Filmin müziklerinde kaybolmanız dileği ile...