Fight Club (Dövüş Kulübü)...
Bu filmden bahsetmemek olmazdı... İlk paylaşımlarım tabi ki beni en çok etkileyen filmler üzerinden olacak :)
Chuck Palahniuk'in yazdığı kitabı, David Fincher usta dokunuşları ile muhteşem bir film olarak bizlere sunmuş. (Fincher bu filmin yanı sıra Yedi, Zodiact ve Benjamin Buttom'un Tuhaf Hikayesi gibi filmleri ile kalbimizi fethetmiştir )
Filmin konusundan kısaca bahsetmek gerekirse; adamımız Jack (Edward Norton)
uykusuzluk problemleri ile boğuşmaktadır ve belki de tek düze hayatı kendisini boğduğu için bilinçaltında farklı arayışlar içerisindedir. Derdinin çaresini grup terapilerinde arayan Jack tam da bu sırada bir terapide Marla (Helena Bonham Carter) ile tanışır. Marla rahat tavırları hayata dair garip bakış açısı ile Jack'i bir şekilde etkiler. Bu tanışmadan kısa bir süre sonra Jack'in hayatını değiştirecek olan, hayatın acı gerçeklerini hiç çekinmeden insanın suratına yapıştıran Tyler Durden (Brad Pitt); Jack'in hayatına resmen dalar.Durden Jack'in ulaşmak istediği tüm hedeflere ulaşmış olan bir adamdır. Jack'i asla hakkında konuşulmaması gereken bir organizasyon olan 'Dövüş Kulübü' ile tanıştıracaktır.
Filmin konusundan kısaca bahsetmek gerekirse; adamımız Jack (Edward Norton)
uykusuzluk problemleri ile boğuşmaktadır ve belki de tek düze hayatı kendisini boğduğu için bilinçaltında farklı arayışlar içerisindedir. Derdinin çaresini grup terapilerinde arayan Jack tam da bu sırada bir terapide Marla (Helena Bonham Carter) ile tanışır. Marla rahat tavırları hayata dair garip bakış açısı ile Jack'i bir şekilde etkiler. Bu tanışmadan kısa bir süre sonra Jack'in hayatını değiştirecek olan, hayatın acı gerçeklerini hiç çekinmeden insanın suratına yapıştıran Tyler Durden (Brad Pitt); Jack'in hayatına resmen dalar.Durden Jack'in ulaşmak istediği tüm hedeflere ulaşmış olan bir adamdır. Jack'i asla hakkında konuşulmaması gereken bir organizasyon olan 'Dövüş Kulübü' ile tanıştıracaktır.
Peki bu filmi bu kadar efsanevi hale getiren muhteşem senaryosu mu, harika kadrosu mu yoksa David Fincher'in usta dokunuşları mı? İşte bu 3 unsurun bir araya gelmesi filmi kült filmler arasına sokmuş bununla kalmamış bir dönemin fenomen yapımı haline getirmiş.
Filmin replikleri bir baş ucu kitabına dönüştürülebilecek kadar hayattandı ve içimize işlemişti.
Her şeyi kontrol etmeye çalışmaktan vazgeç, bırak ne olacaksa olsun. Bırak olsun demişti Tyler... Zaman zaman benim de çevremde birçok kişinin de kafasından geçen cümleyi söyleyivermişti işte.
Başka neler dememişti ki Tyler aklımızda zihnimizde yankılanan şeyleri sıralamıştı. ' Biz Televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük, ama olmayacağız. Şimdi bunu anlamaya başlıyoruz. Bu cümleyi bir sinema tanrısı olan Brad Pitt'in ağzından duymak da tam bir ironiydi bizi sarmalayan...
Benim için can alıcı replik tüm umudumuzu kaybetmek özgürlüktür...
1999 yapımı film güncelliğini hiç yitirmeyecek olan modern yaşamın getirdiği modern köleliği muhteşem replikleri ile gözümüze sokmuştur. İşte bu rahatsız edici tutumdur belki de insanı düşünmeye ve sorgulamaya itip kafamıza altın harflerle Tyler Durden alt kimliğini kazıyan...
Harika kadro demişken onlardan bahsetmemek olmaz...
Edward Norton
American History X fimindeki neonazi tiplemesinden sonra sakin Jack karakteri ile karşımıza çıkması seyirciyi şaşırtmış olsa gerek ama eminim bu iki karakterin de bu denli gerçekçi bir şekilde anlatılması takdir edilesidir.
Bu rol için dövüş dersleri aldığını da belirtmeliyim.
Helena Bonham Carter
İnsan soylu bir aileden gelip bu durumu içine sindiremez mi? işte Helena Bonham tam da böyle bir insan. Filmdeki sigara içme sahnesi hala Dövüş Kulübü deyince birçok insanın gözünün önüne gelen ilk sahne... Bunda Marla karakterinin enteresan hallerinin yanı sıra Helena Bonham'ın oyunculuğunun da etkisi büyük.
Brad Pitt
Bir alter egom olacaksa Tyler olsun dedirten performans... Seven filminde bu adam sadece yakışıklı değil oyunculuğu da iyimiş dediğimiz Fight Club'da ise o bir fenomen deyip başımızı eğdiğimiz Brad Pitt daha sonra oynadığı Snatch filmi ile bence yeri doldurulamayacak bir tahta oturdu.
David Fincher unsuruna gelince...
Bir şizofreni hastasının gözünden olayların anlatılması bunun seyirci tarafından yadırganmaması bir yönetmenin başarısından başka nedir? Dövüş sahnelerin gerçekçiliği, bazı sahnelerin yıllar önceki bir filme ait değilmiş gibi gözümüzün önünde olması bunu Fincher unsuru diye özetleyebiliriz, başka bir şey diyemeyiz.
Bazı yönetmenlerin bazı oyunculara takıntılı olduğunu düşünürüm hep Fincher'ın takıntısının Brad Pitt olduğunu düşünüyorum.
İzlemeyenlerin izlemesi, izleyenlerinse tekrar tekrar izlemesi dileği ile...
Filmin replikleri bir baş ucu kitabına dönüştürülebilecek kadar hayattandı ve içimize işlemişti.
Her şeyi kontrol etmeye çalışmaktan vazgeç, bırak ne olacaksa olsun. Bırak olsun demişti Tyler... Zaman zaman benim de çevremde birçok kişinin de kafasından geçen cümleyi söyleyivermişti işte.
Başka neler dememişti ki Tyler aklımızda zihnimizde yankılanan şeyleri sıralamıştı. ' Biz Televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük, ama olmayacağız. Şimdi bunu anlamaya başlıyoruz. Bu cümleyi bir sinema tanrısı olan Brad Pitt'in ağzından duymak da tam bir ironiydi bizi sarmalayan...
Benim için can alıcı replik tüm umudumuzu kaybetmek özgürlüktür...
1999 yapımı film güncelliğini hiç yitirmeyecek olan modern yaşamın getirdiği modern köleliği muhteşem replikleri ile gözümüze sokmuştur. İşte bu rahatsız edici tutumdur belki de insanı düşünmeye ve sorgulamaya itip kafamıza altın harflerle Tyler Durden alt kimliğini kazıyan...
Harika kadro demişken onlardan bahsetmemek olmaz...
Edward Norton
American History X fimindeki neonazi tiplemesinden sonra sakin Jack karakteri ile karşımıza çıkması seyirciyi şaşırtmış olsa gerek ama eminim bu iki karakterin de bu denli gerçekçi bir şekilde anlatılması takdir edilesidir.
Bu rol için dövüş dersleri aldığını da belirtmeliyim.
Helena Bonham Carter
İnsan soylu bir aileden gelip bu durumu içine sindiremez mi? işte Helena Bonham tam da böyle bir insan. Filmdeki sigara içme sahnesi hala Dövüş Kulübü deyince birçok insanın gözünün önüne gelen ilk sahne... Bunda Marla karakterinin enteresan hallerinin yanı sıra Helena Bonham'ın oyunculuğunun da etkisi büyük.
Brad Pitt
Bir alter egom olacaksa Tyler olsun dedirten performans... Seven filminde bu adam sadece yakışıklı değil oyunculuğu da iyimiş dediğimiz Fight Club'da ise o bir fenomen deyip başımızı eğdiğimiz Brad Pitt daha sonra oynadığı Snatch filmi ile bence yeri doldurulamayacak bir tahta oturdu.
David Fincher unsuruna gelince...
Bir şizofreni hastasının gözünden olayların anlatılması bunun seyirci tarafından yadırganmaması bir yönetmenin başarısından başka nedir? Dövüş sahnelerin gerçekçiliği, bazı sahnelerin yıllar önceki bir filme ait değilmiş gibi gözümüzün önünde olması bunu Fincher unsuru diye özetleyebiliriz, başka bir şey diyemeyiz.
Bazı yönetmenlerin bazı oyunculara takıntılı olduğunu düşünürüm hep Fincher'ın takıntısının Brad Pitt olduğunu düşünüyorum.
İzlemeyenlerin izlemesi, izleyenlerinse tekrar tekrar izlemesi dileği ile...
Müthiş bir film ve eşsiz anlatım...
YanıtlaSilYonetmenlerin takintili oldugu oyuncular ongorunuzu cok basarili buldum.Katiliyorm
YanıtlaSil